Son yıllarda, Orta Doğu’nın sıcak çatışma bölgelerinden biri haline gelen İran, askeri faaliyetlerinde dikkat çeken bir eğilim gösteriyor; birçok saldırı, özellikle gece saatlerinde gerçekleştiriliyor. Bu durum, merak edilen bir soruyu gündeme getiriyor: İran neden gece saldırıyor? Füzelerin ateşlenme saatleri gerçekten bir tesadüf mü yoksa bu, stratejik bir planın parçası mı? Bu sorulara yanıt ararken, İran’ın askeri stratejisini, tarihsel geçmişini ve uluslararası ilişkilerini ayrıntılı olarak incelemek önem kazanıyor.
İran’ın askeri doktrininde, gece hareketliliği önemli bir yer tutuyor. Gece, askeri operasyonlar için avantaj sağlarken düşman için de kaygı artırıyor. Füzelerin gece saatlerinde ateşlenmesi, hem görünmezliği artırıyor hem de düşmanın hava savunma sistemlerini geçme ihtimalini yükseltiyor. Ayrıca, gece saldırılarıyla beraber yapılan psikolojik savaş, düşmanı bir adım geride tutarak moral bozukluğuna yol açabilir. İran’ın askeri liderleri, gün ışığının sağladığı yüksek görsel avantaj yerine, karanlığın getirdiği gizliliği ve belirsizliği seçiyor. Bu tür operasyonel kararlar, İran’ın askeri geçmişinden ve savaş taktiklerinden kaynaklanıyor. Özellikle 1980-1988 İran-Irak Savaşı, İran’ın gece saldırılarına olan yatkınlığını artırmış ve bu faaliyetler zamanla askeri doktrinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
İran’ın gece operasyonları yalnızca askeri bir taktik değil, aynı zamanda uluslararası düzeydeki ilişkiler ve jeopolitik durum karşısında da şekillenen bir strateji. Gece saatlerinde gerçekleştirilen saldırılar, sadece düşman üzerindeki psikolojik etkiyi artırmakla kalmaz, aynı zamanda İran’ın bölgede kendine çizdiği yeni bir güç imajının da yansımasıdır. İran, özellikle ABD ve İsrail gibi ülkelerle olan gerilimi artırarak, bu devletlerin askeri tepkilerini dengelemeye çalışıyor. Bu tür eylemler, İran’ın, müttefikleri üzerinde de bir etki yaratma çabasının bir parçası olarak görülebilir. Ayrıca, birçok gözlemci, İran’ın bu tür saldırılarla bölgede daha otoriter bir duruş sergilediğini, düşmanlarını sindirmeye çalıştığını ve uluslararası kamuoyunda kendine karşı oluşturulan algıyı çiğnediğini belirtmektedir. Gece saldırıları, aynı zamanda diğer ülkelerin askeri stratejilerini de yeniden düşünmeye zorlayarak, onları yeni önlemler almaya itebilir.
Bütün bu unsurlar düşünüldüğünde, İran’ın gece saatlerinde gerçekleştirdiği saldırıların sadece askeri bir tercih değil, çok katmanlı bir stratejik hamle olduğu görülmektedir. Ülkenin askeri gücü ve bölgede izlediği politika, farklı dinamiklerin bir araya gelmesiyle şekilleniyor ve bu durum, birçok farklı biçimde kendini gösteriyor. İlerleyen dönemlerde İran’ın gece saldırılarına devam edip etmeyeceği, uluslararası diplomasinin ne yönde evrileceği ve bölgedeki güç dengesinin nasıl şekilleneceği büyük bir merak konusu.
Özetle, İran’ın gece saatlerinde gerçekleştirdiği füze saldırılarının tesadüf olmadığı, aksine derin bir stratejik düşüncenin ve askeri planlamanın ürünü olduğu anlaşılmaktadır. Gece operasyonları, İran’ın askeri gücünü sergilemek ve düşmanlarının hazırlıksız yakalayıp psikolojik baskı yaratmak için ustalıkla kullandığı bir yöntemdir. Bu durum, İran’ın küresel güç dengelerine karşı nasıl bir strateji izlediğini anlamak açısından büyük önem taşımaktadır.