Son günlerde medyada geniş yer bulan trajik bir olay, tüm ülkede büyük yankı uyandırdı. Olayın merkezindeki kişi, yaptığı eylemi "Kendi başıma yaptım" diyerek açıklamasıyla dikkatleri üzerine çekti. Bu ifade, yalnızca bir suçun itirafı olmaktan öte, birçok sorunun da kapılarını araladı. Psikolojik durumları, sosyal medya etkilerini ve toplumsal duyarlılıkları gözler önüne seren bu olay, pek çok bireyin aklında soru işaretleri bıraktı.
Olayın detaylarına inildiğinde, saldırganın ruh halinin büyük bir etken olduğu açıkça görülüyor. "Kendi başıma yaptım" ifadesi, yalnızca saldırganın eylemi üstlenmesini değil, aynı zamanda toplumda bireysel yalnızlığın ve psikolojik sorunların da bir ifadesi olarak algılanabilir. Son yıllarda yapılan çalışmalara göre, toplumlar giderek daha fazla yalnızlık hissi yaşamaktadır. Bu durum, intihar ve saldırı gibi trajik olayların artışına neden olabiliyor.
Kendi başına hareket eden bireylerin hangi sosyal ve ekonomik koşullar altında bu tür eylemlere yöneldiği, toplum olarak üzerinde durmamız gereken kritik bir nokta. İşsizlik, aile içi sorunlar, sosyal çevreyle olan kopukluklar ve ruhsal rahatsızlıklar, özellikle genç bireylerde tehlikeli sonuçlara yol açabiliyor. Dolayısıyla, bu olayın psikolojik boyutunu anlamadan sadece bir eylemi yargılamak, problemi derinlemesine ele almamak anlamına geliyor.
Böylesi bir olayın ardından medya, doğal olarak olayın üzerine gidiyor. Ancak medyanın bu değerlendirmeleri yaparken sorumlu bir dil ve yaklaşım kullanması büyük önem taşıyor. Saldırganın ifadesinin duyulmasının ardından, sosyal medyada yükselen bazı tepkiler, bireylerin olay hakkındaki algısını şekillendirirken dikkat çekici bir hal aldı. “Kendi başıma yaptım” ifadesini kullanan birinin, bu karanlık düşüncelere nasıl ulaştığını sorgulamak yerine daha çok linç kültürü ile yaklaşmak, sorunun çözümünde herhangi bir ilerleme sağlamayacaktır.
Aspectlerden biri, gençlerin medyaya olan bağımlılığının artışı ve bu durumun gerçek dünya ile olan bağlantılarını zayıflatmasıdır. Ekran başında geçirilen zamanın artışı, bireylerin sanal dünyaya olan bağlılıklarının artmasına yardımcı olurken, gerçekteki ilişkilerini ve toplumsal etkileşimlerini de zayıflatmaktadır. Medya, olayları sadece şok edici bir biçimde sunmak yerine, psikolojik sağlık, destek sistemleri ve toplumsal dayanışma gibi önemli konuları gündeme getirmelidir.
Sonuç olarak, “Kendi başıma yaptım” diyen bir saldırgan, yalnızca suçlu olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun üzerinde tartışılması gereken bir figür olarak karşımıza çıkıyor. Toplumun bu meseleyi aydınlık bir bakış açısıyla ele alması, benzer olayların önüne geçilmesinde hayati öneme sahip. Bu olayın, bireylerin zihinsel sağlıklarına yönelik farkındalık çalışmaları için bir fırsat ve toplumsal dayanışmanın güçlenmesi adına bir tetikleyici olmasını umuyoruz.