Son günlerde Türkiye’de yaşanan bir dava, kadın cinayetleri ve şiddetiyle ilgili tartışmaları yeniden alevlendirdi. Eski kocası tarafından 7 yerinden bıçaklanan Sinem, 2021 yılında yaşadığı bu dehşet verici olayın ardından tüm ulusun dikkatini çekmişti. Mahkeme, saldırgan koca için belirlediği cezada devrim niteliğinde bir indirim uygulayarak, toplumda büyük bir tepkiye yol açtı. Peki, bu 'iyi hal indirimi' neden verildi? Bunun arkasında hangi hukuki nedenler bulunuyor ve bu karar toplumda nasıl yankı buldu? İşte detaylar...
Sinem, eski kocası tarafından evinde bıçaklı saldırıya uğradıktan sonra hastaneye kaldırılmış, yaşadığı korkunç anlar tüm Türkiye'de geniş yankı bulmuştu. Olay sonrası, Sinem’in sağlık durumu yavaş yavaş düzeldi ancak psikolojik etkileri derin yaralar açtı. Saldırgan, yargılanma sürecinde birçok kez iyi halindeymiş gibi gösterilmeye çalıştı. Yargı sistemi, geçmişte yaşanan bazı intihar girişimleri ve sosyal uyumu açısından bazı hafifletici nedenleri öne çıkararak cezasında indirim yapmayı düşündü.
Mahkeme, 7 yerinden bıçaklanan bir kadının eski koca tarafından yaşadığı şiddeti değerlendirirken ‘iyi hal’ ve ‘ailevi sebepler’ gibi argümanları göz önünde bulundurmasına, kadın ve çocuk hakları savunucuları büyük bir tepki gösterdi. Ulusal ve uluslararası platformda kadın cinayetlerine karşı mücadele eden pek çok dernek ve aktivist, bu durumu kınayarak, toplumda sıklıkla yaşanan cinsiyet temelli şiddetin cezasız kalmaması gerektiğini dile getirdi.
Karar sonrasında sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar ve kamuoyunda oluşan tepkiler, olayı sadece bir mahkeme davasının ötesine taşıdı. Kadın cinayetlerine karşı mücadele eden sivil toplum kuruluşları, kadına yönelik şiddetin normalleşmesinin ve cinsiyet temelli şiddetin cezasız kalmasının önüne geçilmesi gerektiğini vurguladı. “Sinem ve onun gibiler, bir daha asla yaşanmamalı. Adalet, geçmişte yapılmış hatalarla yüzleşmelidir” gibi ifadelerle dolup taşan paylaşımlar, toplumda bir ses yaratma çabası içinde olan kadınların ve erkeklerin dayanışmasını artırdı.
Ancak, birçok kişi bu kararın Türkiye’deki hukuki sistemin kadınlara karşı tarafsız olmaktan uzak olduğunu düşünmesine neden oldu. Kadın cinayetleri ve şiddeti konularındaki yargılamaların, genellikle daha hafif cezalarla sonuçlanması, kamuoyunda büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Türkiye, gelişmekte olan birçok ülkede de benzer problemlerin yaşandığı bir ortamda, bu durumu ele alarak çözüm yolları bulmak zorunda kaldı.
Yaralanmalarının ardından Sinem'in ve ailesinin hikayesi, sanıldığı kadar sıradan bir olay değil. Her gün farklı şekillerde yaşanan kadın cinayetleri veya şiddet vakaları, daha çok görünmez hale geliyor. Birçok kadın, her gün kocaları, eski eşleri veya partnerleri tarafından tehdit ve şiddete maruz kalıyor. Sinem'in yaşadığı bu olay, aslında Türkiye'de kadınların karşı karşıya kaldığı sistematik bir sorunun küçük bir örneği. Kadına karşı işlenen suçların cezasız kalmasının sonuçları, hem bireyler hem de toplum açısından son derece yıkıcıdır.
Mahkeme tarafından Sinem'in eski kocasına uygulanan iyi hal indirimi, sadece bu olayı değil, benzer olayları da sorgulanabilir hale getiriyor. Adalet sisteminin cinsiyetler arası eşitsizlikler konusunda daha duyarlı olmasının ve kadınların yaşadığı her türlü şiddet olayında daha etkin bir şekilde müdahale etmesi gerektiği düşüncesi, bu olayla birlikte daha güçlü bir şekilde dile getirilmeye başlanmıştır.
Özellikle son yıllarda Türkiye’de kadına yönelik şiddet vakalarındaki artış, her platformda konuşulan ve çözüm bekleyen bir sorun. Cinayetlere, yaralamalara ve şiddet uygulamalarına karşı alınacak tedbirler, sadece hukuki önlemlerle sınırlı kalmamalıdır. Toplum olarak bu konuda bir farkındalık yaratmak, eğitim sistemini güçlendirmek ve kadınların sese sahip olabilmeleri için fırsatlar yaratmak elzemdir.
Sonuç olarak, Sinem’i bıçaklayan eski kocaya verilen indirim, toplumun içine düştüğü adaletsizlikler sistemini yeniden gözden geçirmenin bir çaresi olarak görülüyor. Buradan çıkacak olan ders ise, kadınların ve çocukların haklarının korunması adına tüm güçle mücadele etmenin gerekliliğidir. Unutulmamalıdır ki, adaletin sağlanması herkesin sorumluluğudur.